

Esas No: 2014/17226
Karar No: 2014/17226
Karar Tarihi: 10/1/2018
AYM 2014/17226 Başvuru Numaralı OĞULCAN BÜYÜKKALKAN VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
OĞULCAN BÜYÜKKALKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/17226) |
|
Karar Tarihi: 10/1/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Recep KAPLAN |
Başvurucular |
: |
1. Oğulcan
BÜYÜKKALKAN |
|
|
2. Özge
ÜNLÜTEZCAN |
|
|
3. Özgün ER |
Vekili |
: |
Av. Hatice
Hande ATAY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan
paylaşımların kolluk tarafından izlenmesi ve kayıt altına alınması nedeniyle
özel hayatın gizliliği hakkının, paylaşımlarla ilgili ceza yargılaması
yapılması nedeniyle ifade özgürlüğünün, yargılamada bazı usul hatalarının
bulunması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/17227, 2014/17228
numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2014/17226 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Sırasıyla 1991, 1990, 1988 doğumlu olan başvurucular olay
tarihinde üniversite öğrencisidirler. Başvurucular, Gezi Parkı olayları
sırasında sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptıkları belirtilen paylaşımları
nedeniyle adli işlemlere maruz kalmışlardır.
A. Gezi Parkı Olayları
8. Türkiye İnsan Hakları Kurumu tarafından Ekim 2014"te
yayımlanan Gezi Parkı Olayları Raporu"nda (rapor) yer alan bir kısım tespit
şöyledir:
a. Gezi Parkı, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde Taksim Meydanı’nın
yakınlarında konumlanan bir şehir parkıdır. Gezi Parkı"nın bu ismi alması ve
söz konusu mekânda gerçekleşen değişimler, Gezi Parkı olayları vesilesiyle
gündeme gelmiş; konuya ilişkin birçok açıklama yapılmış ve tartışma
yürütülmüştür.
b. Gezi Parkı olayları, İstanbul Taksim Meydanı’nda bulunan Gezi
Parkı’nda yapılmak istenen çevre düzenlemelerine engel olmak için 27/5/2013
tarihinde iş makinelerinin Gezi Parkı"na girmesiyle başlamış ve haziran-temmuz
aylarında yoğunlaşarak Türkiye’nin birçok iline yayılmış toplantı ve gösteri
yürüyüşleridir.
c. Gezi Parkı olaylarının kronolojik gelişimine dair bir kısım
bilgi şöyledir:
i. 27/5/2013: Taksim
yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi"ne bakan
duvarının 3 metrelik kısmının gece 22.00 civarında yüklenici firmaya ait iş
makineleri tarafından yıkılması ve beş ağacın yerinden sökülmesi üzerine
çeşitli sivil toplum kuruluşlarından oluşan Taksim Dayanışması üyelerinin de
bulunduğu yaklaşık 20 kişi iş makinelerini durdurarak parkta nöbet tutmaya
başlamıştır.
ii. 28/5/2013: Ağaçların
sökülmesini engellemek için durumdan haberdar olan birçok kişi parka gelmiş,
eylemciler ile eylemcilere ait parktaki çadırları sökmek isteyen zabıtalar
arasında arbede yaşanmıştır.
iii. 30/5/2013: Kolluk
kuvvetleri tarafından saat 05.00 civarında parktaki eylemcilere müdahale
edilmiştir. Kaldırılan çadırların bir kısmı yakılmış, geri kalanına el
konulmuştur. İnşaat ekibi parktaki çalışmalarına tekrar başlamıştır.
iv. 31/5/2013: Saat 04.30
sıralarında parkta bulunanlara müdahale edilmiş, park boşaltılarak parka
girişler polis bariyeriyle kapatılmış, parkın boşaltılmasından sonra Taksim
Meydanı ve çevresinde toplanan göstericilere biber gazı ve basınçlı su
kullanılarak yapılan müdahaleler sonucunda birçok kişi yaralanmıştır.
Protestolar başka şehirlere de yayılmış, özellikle Ankara ili merkezinde birçok
eylem yapılmıştır.
v. 1/6/2013: Gezi Parkı
eylemine müdahale eden polisin güç kullanımını protesto eylemleri tüm
Türkiye’ye yayılmış, kolluk görevlilerince Ankara Kızılay Meydanı’nda toplanan
gruplara yoğun olarak gaz bombası atılmıştır. İçişleri Bakanı48 ilde 90"ın
üzerinde eylem yapıldığını, 939 kişinin gözaltına alındığını; 53"ü vatandaş,
26"sı polis olmak üzere toplam 79 kişinin yaralandığını ve bu yaralıların
19"unun İstanbul"da tedavilerinin devam ettiğini açıklamıştır.
vi. 2/6/2013: İçişleri
Bakanı 67 ilde 235 eylem yapıldığını, 1.730 kişinin gözaltına alındığını, 115
güvenlik görevlisinin yaralandığını, 58 kişinin tedavisinin devam ettiğini ve 6
kişinin yoğun bakımda olduğunu açıklamıştır.
vii. 3/6/2013: İzmir
Karşıyaka’da bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ilçe binası
göstericiler tarafından ateşe verilmiş, İstanbul Dolmabahçe’de polis ve
eylemciler arasında çatışma yaşanmış; polis, biber gazı ve tazyikli suyla
müdahale ederken eylemciler kaldırım taşlarından barikatlar kurmuş; polise taş
ve molotof kokteylleriyle karşılık vermiştir.
viii. 4/6/2013: İstanbul
Adliyesinde, ülke çapındaki gösterilerde yaşanan polis müdahalesi avukatlar
tarafından protesto edilmiş; İstanbul Beşiktaş’taki Başbakanlık ofisine yürümek
isteyen ve “Dağılın!” uyarısını
dikkate almayan gruba polis tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etmiştir.
ix. 5/6/2013: Taksim
Dayanışması Platformu temsilcileri Başbakan Yardımcısı ile görüşme yapmış ve
taleplerini iletmişlerdir. Bu platforma katılan Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk
Tabipler Birliği (TTB) ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
Türkiye genelinde iş bırakma eylemi başlatmıştır.
x.6/6/2013: İçişleri
Bakanı 915 kişinin hastaneye kaldırıldığını, 79 kişinin tedavisinin sürdüğünü,
4 kişinin hayati tehlikesinin devam ettiğini ve 8 kişinin yoğun bakımda
bulunduğunu, 516 kolluk görevlisinin yaralandığını açıklamıştır.
xi. 9/6/2013: Taksim
Dayanışma Platformu, Taksim Meydanı’nda geniş katılımlı miting düzenlemiştir.
xii. 11/6/2013: Kolluk
kuvvetleri on gün aradan sonra sabah erken saatlerde göstericilerin hazırladığı
barikatları aşarak Taksim Meydanı"na gelmiş; kısa sürede meydana hâkim olan
polis, meydandaki pankartları indirmiştir. Polisin Gezi Parkı"na müdahalesi
sonucu protestocularla kolluk kuvvetleri arasında çatışmalar yaşanmıştır.
xiii. 12/6/2013: Sabah
saat 04.00’e kadar süren olaylar, polisin meydandan çekilmesi ile
sakinleşmiştir. Aynı gün Başbakan, Gezi Parkı’ndaki eylemlerde yer alan bazı
grupların temsilcileri ile Ankara’da bir araya gelmiştir.
xiv. 14/6/2013: Başbakan,
Gezi Parkı’ndaki eylemlerde yer alan bazı grupların temsilcileri ile ikinci kez
bir araya gelmiştir.
xv. 15/6/2013: Taksim
Dayanışması üyeleri eylemlerini sadece Taksim Dayanışması çadırında
sürdürüleceklerini, park ve çevresindeki diğer çadırlar, flamalar ve
bayrakların indirileceğini açıklamış; bu doğrultuda saat 16.00 civarında Taksim
Platformuna ait olanlar haricindeki diğer flama ve bayraklar indirilmiş, ayrıca
Gezi Parkı’ndan meydana açılan bölgedeki barikatlar temizlenmiştir. Bazı
grupların alanda kalmaya devam edeceklerini beyan etmesi üzerine saat 17.30’dan
itibaren kolluk kuvvetleri parktaki göstericilere dağılmaları yolunda anons
yapmaya başlamış, gaz sıkılmış, saat 20.50’de müdahale başlamıştır. Kısa sürede
kolluk kuvvetleri Gezi Parkı’na girmiş ve park girişe kapatılmıştır.
xvi. 24/6/2013: Olayların
yaşandığı Gezi Parkı"nda haber yapmaya çalışan basın mensuplarına yönelik müdahale
ve gözaltılar gerçekleşmiştir.
xvii. 6/7/2013: Taksim
Dayanışmasının çağrısı üzerine Gezi Parkı"na gelen kişilere polis müdahale
etmiştir.
d. Olayların çevreci bir saikle
başladığını, bireylerin yaşadıkları çevreye ilişkin kararların kendilerine
sorulması talebini ortaya koyduklarını ifade edenler olduğu gibi yerleri
değiştirilen ağaçların bahane olarak kullanıldığını, hareketin iktidara karşı
yurt dışı destekli bir kalkışma olduğunu belirtenler ve polisin sert
müdahalesini Başbakanlık binasının ele geçirilmeye çalışılması, kamu ve özel
kişilerin mallarına zarar verilmesi ile ilişkilendirenler de mevcuttur.
e. İçişleri Bakanlığı verilerine göre 28/5/2013 ile 6/9/2013
tarihleri arasında 80 ilde Gezi Parkı olayları çerçevesinde 5532 eylem/etkinlik
gerçekleştirilmiş, bu eylem ve etkinliklere 3.611.208 kişi katılmış, olaylara
ilişkin 104.519 emniyet personeli görevlendirilmiş, söz konusu gösterilerden
164’üne müdahalede bulunulmuş, bir komiser yüksekten düşme nedeniyle şehit
olmuş, üçü silahla ve ikisi bıçakla olmak üzere 697 güvenlik görevlisi
yaralanmış, olaylar sırasında yaşamını yitiren dört sivil vatandaşın ölümüyle
ilgili adli ve idari soruşturma yürütülmüş, olaylara ilişkin gözaltına alınan
5513 kişiden 148"i tutuklanmış, görevlendirilen polislerden 127"si hakkında
uygulamaları nedeniyle araştırma/soruşturma işlemleri yapılmıştır.
f. Gezi Parkı olayları sırasında yaralanma ve ölüm olayları da
yaşanmıştır. TTB verilerine göre kamu hastanelerine, özel hastane ve tıp
merkezlerine, olayların yaşandığı alanlarda kurulan revirlere toplam 8.163 kişi
yaralı olarak başvurmuştur. Bunlardan 106"sı kafa travmasına uğramış, 63"ü ağır
yaralanmış, 11"i gözünü kaybetmiştir.
9. Gezi Parkı olayları çerçevesinde İzmir"de yaşanan hadiselerle
ilgili olarak başvurucular hakkında hazırlanan iddianamede de "İzmir ilinde gezi protestoları adı altında
gerçekleştirilen bu eylemler nedeniyle kamu barışının açıkça bozulduğu, olaylar
nedeniyle 33 banka, 17 ATM, 75 işyeri, 10 ikamet, 20 resmi ekip otosu, 31
otomobil, 27 belediye otobüsü, 10 resmi kurum binası, 16 çeşitli resmi kurum, 2
dersane, 1 sanayi odası ve 8 parti binasında toplam
250 eylem şeklinde mala zarar verme suçlarının işlendiği, pek çok kişinin
yaralandığı vs.. Pek çok eylemin gerçekleştiği" şeklinde ifadelere
yer verilmiştir.
B. Başvuruculara İlişkin Süreç
10. İzmir"de Gezi Parkı olayları çerçevesinde yaşanan
hadiselerden kaynaklanan sebeplerle İzmir İl Emniyet Müdürlüğü 4/6/2013 günü
başvurucuların da aralarında bulunduğu otuz sekiz kişinin Twitter hesaplarından yapıldığı
belirtilen ve kamuoyunda Gezi Parkı olayları olarak bilinen süreçte yapılan
bazı paylaşımları izlemiş ve kayıt altına almıştır. Yukarıda detaylarına yer
verilen rapordaki tespitlere göre Gezi Parkı olaylarının başladığı 27/5/2013
tarihinden başvuruculara ait olduğu belirtilen sosyal medya paylaşımlarının
kayda alındığı 4/6/2013 tarihine kadar ülke çapında birçok eylem
gerçekleşmiştir.
11. Bu kapsamda birinci başvurucu tarafından yapılan iki, ikinci
başvurucu tarafından yapılan sekiz ve üçüncü başvurucu tarafından yapılan iki
olmak üzere toplam on iki paylaşım kayıt altına alınmıştır. Başvurucular
tarafından yapıldığı ileri sürülen paylaşımlar, genel olarak Gezi Parkı
olayları esnasında İzmir"in farklı bölgelerinde yapılan eylemlerle ilgilidir.
Paylaşımların içerikleri başvurucuların eylemler esnasında bulundukları
bölgedeki gelişmelere, kolluk kuvvetlerine yönelik bazı eleştirilere ve diğer
protestoculara direnmeye devam etmeleri yönünde yapılan bazı telkinlere
ilişkindir.
12. Başvurucuların da aralarında bulunduğu otuz sekiz kişi
hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 4/6/2013 tarihinde gözaltı kararı
alınmış, birinci ve üçüncü başvurucu açısından bu karara yapılan itiraz
reddedilmiştir. Başvuru formlarında yer alan bilgilere göre ek gözaltı
süreleriyle birlikte yaklaşık olarak birinci başvurucu otuz, ikinci başvurucu
otuz beş ve üçüncü başvurucu otuz saat süreyle gözaltında tutulduktan sonra
salıverilmişlerdir.
13. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/12/2013 tarihinde, halkı
kanunlara uymamaya tahrik suçunu basın yoluyla işlediklerinden bahisle
başvurucular hakkında iddianame tanzim edilmiştir.
14. İzmir 22. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama
sonucunda 22/9/2014 tarihinde başvurucuların beraatine
karar verilmiştir. Gerekçeli karar 1/10/2014 tarihinde yazılmıştır. Beraat
kararı başvurucular yönünden temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Başvurucular
gerekçeli kararı UYAP üzerinden öğrendiklerini belirtmişler ancak hangi tarihte
öğrendikleri konusunda bir açıklamaya yer vermemişlerdir.
15. Başvurucular 30/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf
emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve
ammenin istirahatini temin eder."
17. 2559 sayılı Kanun"un "Adlî
görev ve yetkiler" kenar başlıklı ek 6. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
“Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu
ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine
getirir.
Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine
yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin
bilgileri yazılı hale getirir.
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet
üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin
ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve
suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli
tedbirleri alır.
Bir suç
işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin
korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri
aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri
derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri
doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar...”
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Kanunlara uymamaya tahrik" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
“(1) Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik
eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan
iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
19. 5237 sayılı Kanun"un "Ortak
hüküm" başlıklı 218. maddesi şöyledir:
“(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların
basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar
artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan
düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesi
şöyledir:
“1. Herkes ifade özgürlüğü
hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke
sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de
verme özgürlüğünü de kapsar...
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu
özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ...
kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması... için gerekli olan
bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi
tutulabilir."
21. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine (AİHM) göre bir ihlalin mağduru olma iddiasının ileri sürülebilmesi
için kişinin aleyhte olduğunu belirttiği önlemden doğrudan etkilenmiş olması
gerekir (Altuğ Taner Akçam/Türkiye, B.
No: 27520/07, 25/10/2011, § 66).
22. AİHM bazı durumlarda,
ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı etkiye sahip bazı koşulların -ilgili kişiler
kesinleşmiş bir karar ile mahkûm olmamış olsalar bile- mağdurluk sıfatı
sağlayabildiği görüşündedir. Örneğin AİHM, Financial
Times Ltd. ve diğerleri/Birleşik Krallık (B. No: 821/03, 15/12/2009,
§ 56) kararında emir uygulanmamış olmasına rağmen bir yayıncıya anonim bir
bilgi kaynağının kimliğinin açıklanması emri verilmesini ifade özgürlüğüne
müdahale olarak kabul etmiştir. Bir başka kararda ise AİHM, çok ciddi bazı
suçlar dolayısıyla yapılan ceza yargılaması çerçevesinde araştırmacı
gazetecilerin yaklaşık bir yıl süreyle tutuklu kalmasını gazetecilerin ifade
özgürlüğüne müdahale olarak değerlendirmiştir (Nedim
Şener/Türkiye, B. No: 38270/11, 8/7/2014, §§ 94-96). AİHM bir diğer
kararında, hâkim olan başvurucunun anayasal bir konuya ilişkin olarak devlet
başkanının görüşüne aykırı bir açıklama yapmış olması nedeniyle devlet
başkanının başvurucuyu başka bir kamu görevine atamayacağı yönündeki niyetini
açıklamış olmasını da ifade özgürlüğüne müdahale saymıştır (Wille/Lihtenştayn [BD], B. No: 28396/95, 28/10/1999, § 50).
23.AİHM"e göre ceza yargılamaları usule ilişkin nedenlerle
sonlandırılsa bile suçlu bulunma ve yaptırıma uğrama tehlikesi devam ediyorsa
ilgili kişi mağdur olduğu iddiasında bulunabilir (Bowman/Birleşik Krallık, B. No: 141/1996/760/961, 19/2/1998, §
29).
24. AİHM"in Nikula/Finlandiya (B. No: 31611/96, 21/3/2002, § 54) kararına konu
olayda; bir dava sırasında avukat, savcı tarafından izlenen yönteme dönük eleştirileri
nedeniyle hakaretten mahkûm edilmiştir. Karar istinaf mahkemesince
onaylandıktan sonra yüksek mahkemece mahkûmiyet hükmü onaylanmış ancak avukata
yönelik para cezası kaldırılmıştır. Yine de avukat, zararları ve yargılama
giderlerini ödemek durumunda kalmıştır. AİHM para cezası kaldırılmış olsa bile
zararları ve yargılama giderlerini ödemek durumunda kalınmasının avukatların müvekkilerinin çıkarlarını hararetle savunma görevi
üzerinde caydırıcı etki oluşturabileceği sonucuna varmıştır.
25. Başvurucunun mağdur statüsüne sahip olduğu kabul edilen Altuğ Taner Akçam/Türkiye kararına konu
olayda AİHM, başvurucunun çalışma alanı Ermeni nüfusuna ilişkin 1915 yılında
gerçekleşen tarihî olayları da kapsayan bir tarih profesörü olduğuna ve anılan
olaylara dair pek çok kitap ve makale yayımladığına dikkat çekmiştir. AİHM
başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında 5237 sayılı Kanun"un 301. maddesi
çerçevesinde soruşturma yapılmaması ve mahkûmiyet kararı verilmemiş olmasına rağmenaşırı milliyetçi kişiler tarafından Ermenilere
ilişkin görüşleri nedeniyle yapılan suç duyurularının taciz kampanyalarına
dönüştüğü vebaşvurucunun anılan hüküm çerçevesinde
yapılan suçlamalara cevap vermek zorunda kaldığı tespitini yapmıştır. AİHM;
kendisini kamuoyuna “vatan haini” veya “casus” olarak gösteren karalama
kampanyasına başvurucunun hedef olduğunu ve kampanyayı müteakip birçok kişiden
kendisini aşağılayan ve ölümle tehdit eden nefret mektupları aldığını
belirtmiştir. AİHM ayrıca konuyla ilgili yaşanan süreçlerin akademisyen olan
başvurucunun soruşturulma riskinden korunmak için akademik çalışmalarında
kendisini sınırlayarak davranışlarını yeniden düzenlemek zorunda bıraktığını
belirtmiştir(Altuğ Taner Akçam/Türkiye, §§
65-84).
V. İNCELEME
VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 10/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
27. Başvurucular, başvuruya konu paylaşımlarının kanundaki
güvencelere aykırı usullerle saptandığını ve kayıt altına alındığını iddia
etmişlerdir. Başvuruculara göre usule aykırı olarak elde edilen bu delillerin
dosyaya dâhil edilmesi ve duruşmada uzman kişi dinlenilmesi taleplerinin
reddedilmesi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir.
2. Değerlendirme
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46.
maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin
(1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön
koşullar; başvurucunun kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden
dolayı “güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında”bulunması,
iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması
ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179,
20/3/2014, § 24).
29. Bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece
mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini
yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa
Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi
de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479,
6/2/2014, § 24).
30. Bu kapsamda bir şüpheli hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur
olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya
kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı
dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil Uzuner ve Mustafa Kadir Gül,
B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).
31. Somut olayda başvurucular hakkında beraat kararı
verilmiştir. Dolayısıyla bahse konu iddialar bakımından başvurucuların mağdur
sıfatı bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle mağdurluk statüsünün bulunmadığı
anlaşıldığından başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki şikâyetlerinin kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Özel Hayatın Gizliliği
Hakkı ve Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular, sosyal medya hesaplarının hukuka aykırı olarak
izlenmesi ve kayıt altına alınması nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ve
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
34. Başvurucuların iddialarının, özel ve aile hayatına saygı
hakkının unsurlarından olan haberleşme hürriyetini ve haberleşmenin gizliliğine
saygı hakkını ilgilendirdiği değerlendirilmiştir. Bu nedenle başvurunun bu
kısmı, Anayasa"nın 20. maddesinde güvenceye alınan özel hayatın gizliliği hakkı
ile 22. maddesinde yer alan haberleşme hürriyeti çerçevesinde ele alınmıştır.
35. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:
“Herkes, özel hayatına... saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın... gizliliğine dokunulamaz...”
36. Anayasa’nın “Haberleşme
hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır...”
37. Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet
aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme hürriyeti ve
haberleşmenin gizliliğine saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Yasemin Çongar ve diğerleri, B. No:
2013/7054, 6/1/2015, § 50).
38. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme hürriyetine ve
haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi,
Anayasa ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır (Mehmet Koray Eryaşa, B.
No: 2013/6693, 16/4/2015, § 50) Anayasa"nın 22. maddesi, aynı maddede öngörün
kısıtlamalar dışında devleti haberleşme hürriyetini engelleyecek ve
haberleşmenin gizliliğini ihlal edecek müdahalelerden kaçınmaya zorlar. Yani bu
madde kapsamında devletin haberleşmeyi engellememek ve haberleşmenin
gizliliğini ihlal etmemek şeklinde negatif yükümlülükleri bulunur.
39. Başvurunun haberleşmenin gizliliğine saygı hakkının ihlali
edildiği iddiasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple başvurucuların
paylaşımlarını yaptıkları "Twitter" isimli
sosyal medya sitesinin işleyişiyle ilgili bazı bilgiler başvuru konusu olaya
ilişkin değerlendirmeler bakımından yararlı olacaktır.
40. Twitter"da hesap açıldığında
varsayılan ayar olarak paylaşımlar herkese açıktır. Herkese açık paylaşımlar Twitter hesabı olsun ya da olmasın herkese görünür.
Paylaşımlarının herkes tarafından görüntülenmesini istemeyen kullanıcılar,
hesap ayarlarında buna ilişkin ayarlamalar yapabilirler. Bu ayarlamalar
aracılığıyla paylaşımlar korumaya alındığında yalnızca hesap sahibinin
takipçileri tarafından görülebilir. Ayrıca korumalı paylaşımlar üçüncü parti
arama motorlarında (Google arama gibi) görünmez. Korumalı paylaşımlar yalnızca
hesap sahibi ve onun takipçileri tarafından Twitter"da
aranabilir.
41. Başvurucular Twitter hesaplarının
korumalı olduğuna ya da kolluk güçlerinin koruma duvarını kırarak paylaşımlara
ulaştıklarına dair bir iddia ileri sürmemişlerdir. Başvurucuların Twitter hesaplarının herkese açık hesap statüsünde olduğu
anlaşılmaktadır.
42. Bu noktada herkese açık Twitter
paylaşımlarının kolluk makamları tarafından izlenmesi ya da kayda alınmasının
haberleşmenin gizliliğine saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturup
oluşturmadığı üzerinde durulması gerekir.
43. Haberleşmenin gizliliğine saygı hakkına müdahalede
bulunulduğunun ileri sürülebilmesinin temel koşullarından birisi müdahaleye
konu haberleşmenin belirli kişiler arasında olmasıdır. Başvuru konusu olayda
ise Twitter hesapları herkese açık hesap statüsünde
olduğundan belli kişiler arasında yapılan bir haberleşmeden söz etme imkânı
yoktur. Kamu düzenini korumakla yükümlü kolluk personelinin Gezi Parkı olayları
esnasında başvurucuların herkese açık Twitter
hesaplarından yapıldığı belirtilen bazı paylaşımları izlemiş ve kayıt altına
almış olmasının haberleşmenin gizliliğine saygı hakkına yönelik bir müdahale
teşkil ettiği söylenemez.
44. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre Anayasa Mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez
olduğuna karar verebilir. Temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir. Bu nedenle Anayasa"nın
22. maddesinin birinci fıkrasında korunmuş olan haberleşmenin gizliliğine saygı
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
46. Başvurucular, netice itibarıyla beraat kararı verilmiş olsa
dahi sadece yapılan paylaşımlardan dolayı yaklaşık 1,5 yıl süren yargılama
süreci zarfında cezalandırma tehdidi altında kaldıklarını ifade etmişlerdir.
Başvurucular ayrıca yeniden soruşturma ve kovuşturma tehdidi altında olmaları
nedeniyle sosyal medyayı kullanma konusunda stres ve kaygı yaşadıklarını
belirtmişler ve bu olay nedeniyle diğer sosyal medya kullanıcıları üzerinde
"caydırıcı bir etki" (chilling effect) ortaya çıktığını
belirterek ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
47. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına
sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir
almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, kamu düzeni,
... korunması, ...amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
48. Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca, ifade özgürlüğü hakkına
müdahale olduğunun kabulü için ilgilinin davranışının hukuk ya da ceza
yargılaması çerçevesinde nihai bir yaptırıma tabi tutulmuş olması gerekir.
Ancak bu genel kuralın bazı istisnaları vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi
önceki kararlarında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının (bkz. Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014),
kovuşturmanın ertelenmesi kararlarının (bkz. Ali
Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No: 2013/568, 24/6/2015) ve tutuklama
kararlarının (bkz. Erdem Gül ve Can Dündar [GK],
B. No: 2015/18567, 25/2/2016) ifade özgürlüğüne müdahale teşkil edebileceğini
kabul etmiştir.
49. Beraatla sonuçlanan ceza yargılamasının başvurucunun ifade
özgürlüğüne müdahale oluşturup oluşturmayacağının her başvuru konusu olayın
kendine özgü koşulları altında değerlendirilmesi gerekir.
50. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi, başvurucuların
paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle beraat kararı
vermiştir. Bununla beraber beraatla sonuçlanan yargılama sürecinin
başvurucuların ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olarak kabul edilip
edilemeyeceğinin tespiti bakımından başvuruculara yönelik adli işlemlerin hangi
koşullarda yapılmış olduğu, başvurucuların tutukluluk durumu, yargılama süresi,
başvurucuların yeniden bir soruşturmaya tabi tutulup tutulmadıkları gibi
hususları dikkate almak gerekir.
51. Başvuruculara yönelik adli işlemler Gezi Parkı olayları
esnasında başlatılmıştır. Gezi Parkı olayları sürecinde kamu düzeni İzmir dâhil
olmak üzere ülke genelinde yaygın bir şekilde bozulmuştur (bkz. §§ 8, 9). Bu
çerçevede, kolluk makamlarının Gezi Parkı olayları çerçevesinde yapılan
paylaşımları izlemesi kamu düzeninin tekrar sağlanması açısından makul ve
olması gerekli bir tutum olarak değerlendirilmelidir.
52. Başvurucular yargılama süreci boyunca tutuksuz olarak
yargılanmış ve yargılama neticesinde beraat etmişlerdir. İddianame kabul edildikten
sonra yargılama makul bir hızla yürütülerek yaklaşık 11 aylık bir süre zarfında
tamamlanmıştır. Cumhuriyet savcısı esasa ilişkin mütalaasında başvurucuların
beraatına karar verilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesince verilen beraat
kararı başvurucular aleyhine temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu suretle
başvurucular hakkındaki ceza tehdidi tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış
olmaktadır.
53. Bu kapsamda Anayasa"nın 26. maddesinin birinci fıkrasında
korunmuş olan ifade özgürlüğünün kullanılmasına bir müdahale bulunulmadığı,
başka bir deyişle ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
54. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
