

Esas No: 2014/2404
Karar No: 2014/2404
Karar Tarihi: 30/6/2016
AYM 2014/2404 Başvuru Numaralı EGEMEN AKTAŞ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EGEMEN AKTAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2404) |
|
Karar Tarihi: 30/6/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Egemen AKTAŞ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız olarak tutuklanılması,
tutuklamanın azami ve makul süreyi aşması ve tahliye taleplerinin gerekçesiz olarak
reddedilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, davanın
çözümünde etkili olacak tanıkların sorgulanamaması ve delillerin
değerlendirilmesinde hataya düşülmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II.BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine Van
Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 22/12/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/02/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 10/3/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında, yürütülen adli soruşturma kapsamında Van
2 No.lu Devlet Güvenik Mahkemesi yedek üyeliğince
22/10/2003 tarihinde PKK terör örgütünde üst düzey yönetici olmak suçundan
gıyabi tutuklama müzekkeresi çıkarılmıştır.
8. 17/8/2006 tarihli teslim ve tesellüm belgesine göre sanık,
İran İslam Cumhuriyeti yetkililerince yakalanarak Esendere
Gümrük Kapısı’nda Türk makamlarına teslim edilmiştir.
9. Muş İl Emniyet Müdürlüğünün 5/2/2007 tarihli yazısına ekli
olarak başka dosyalarda kollukta beyanlarda bulunan kişilerin başvurucunun
örgütte yönetici olduğuna dair ifadeleri soruşturma dosyasına gönderilmiştir.
10. Başvurucu, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca "devletin
birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve terör örgütü yöneticiliği yapma
suçlarından" yürütülen
soruşturma kapsamında 17/8/2006 tarihinde gözaltına alınmış; 19/8/2006
tarihinde ise tutuklanmıştır.
11. Van Cumhuriyet Başsavcılığının 30/4/2007 tarihli ve E.2007/308
sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında "devletin
birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve silahlı terör örgütü kurma veya
yönetme" suçlarından Van 4. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250. madde ile
görevli) kamu davası açılmıştır.
12. Mahkeme 3/8/2012 tarihli ve E.2007/300, K.2012/195 sayılı
kararıyla başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan beraatine, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan
16 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına itiraz edip etmediği
dosyadan anlaşılamamaktadır.
13. Gerekçeli kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Muş Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün
05/02/2007 tarihli yazısına ekli raporda sanıkla ilgili bilgi ve belgeler ile
sanıkla ilgili beyanlarda bulunan kişilerin beyanları dosyaya gönderilmiştir.
Sanıkla ilgili bu bu
bilgi ve beyanlar aşağıda sıra numarası altında belirtilmiştir.
1- Muş Valiliği Olağanüstü Hal Bürosunun
28/04/1995 tarih ve 198 sayılı yazıları ekinde gönderilen, Hakkari
İl Jandarma Komutanlığının 25/03/1996 tarih ve 2019 sayılı yazıları ile
bildirilen, Kuzey Irak"ta ele geçirilen dokümanlarda VEDAT-İHSAN-VARTO (K)
Egemen AKTAŞ olarak 8 sayfa dokümanda ismi geçmektedir.
Bu belgelerden "öz geçmiş
raporumdur" isimli belgede sanığın öz geçmiş bilgileri bulunmaktadır.
Sanığın örgüt içinde dedi kodu yapma eylemi
nedeni ile yargılandığını gösteren belgelerdesanığın
"mücadele bağlı, kararlarında net, siyasi olarak gelişkin, 93 de gever, 92
de Başkale pratiğinde kalmış, pratikte manga komutanlığı görevlerini
yapmış" şeklinde bilgiler yer almıştır.
(...)
Tanık F. G. Gemlik 2. Asliye Ceza Mahkemesine
verdiği 14/12/2007 tarihli ifadesinde " sanık benim dayımın oğlu olur.
Kendisi ile 15 yıldır görüşmüyorum. Ben lise 2 nci sınıfa gittiğim yıllarda PKK terör örgütü
sempatizanı olmak suçundan Muş ili Varto ilçesinde bir grup Arkadaşım ile
yakalandım ve yaklaşık 2 hafta süre tutuklu olarak kaldım yargılandım ve Beraat
ettim. Ben 1994 yılında da verdiğim ifadem de belirttiğim üzere sanığın en son
olarak İstanbul ilinde okumakta olduğunu duymuştum. Daha sonra terör örgütüne
katıldığını duydum. İddianamede okunan ve sanığın üzerine atılı eylemleri
gerçekleştirip gerçekleştirmediğini konusunda bilgim ve görgüm yoktur.
Kendisinin PKK"nın hangi kademesinde yönetici olduğuna dair bilgim yoktur."şeklinde beyanda bulunmuştur.
(...)
Tanık M. B. Muş Ağır Ceza Mahkemesine verdiği
ifadesinde, " Ben [E]gemen Aktaş"ı Muş E Tipi
Kapalı ceza evinde kalır iken tanıdım. Ben fotoğrafı gördüm. Fotoğraftaki kişi
Egemen Aktaş"dır.10-15 gün kadar bir arkadaşlığım oldu. Hakkındaki suçlamaya
dair bir bilgim yoktur. Kendisi terör örgütünden yakınıyordu. O kadar hizmet
ettim. Beni Ajan ilan ettiler derdi. Ben onun anlattığı kadar şeyler biliyorum"
şeklinde beyanda bulunmuştur.
(...)
Sanık mahkemedeki savunmasında terör örgütü
üyesi olduğunu kabul etmeyerek İran"da makine ticareti yaptığını savunmuştur.
Dinlenen tanık ifadeleri ve sanığın babasının beyanları dikkate alındığın
savunmasının gerçeği yansıtmadığı açıktır. Sanığın mahkemede yargılaması
sürmekte iken terör örgütü yanlısı yayın yapan İnternet sitelerinde sanık Vedat
(K) Egemen Aktaş"ın ajan olduğuna dair haberler yapılmıştır.
Dosyada bulunan dokümanlara ve yukarıda ifadeleri
belirtilen tanıkların ifadelerinden sanığın 1991 yılında Terör örgütüne
katıldığı, Vedat Varto (K) adını kullandığı, takım ve bölük komutanlığı
görevlerinde bulunduğu, bir dönem Amed Eyalet
koordinatörü görevini yaptığı, telsiz kodunun Andok
olduğu, terör örgütünün 6. kongresi sonrası merkez komitede yer aldığı, İran"da
terör örgütü adına faaliyet göstermekte iken yakalandığı ve Türkiye"ye
18/07/2006 tarihinde teslim edildiği anlaşıldığından sanığın terör örgütünde
faaliyet gösterdiği dönemde Amed Eyalet
koordinatörlüğü görevi ve merkez komitede yer alması nedeni ile sanığın silahı
terör örgütü içinde yönetici seviyesinde faaliyet gösterdiği kanaatine
varılarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 314 üncü Maddesinin1 inci fıkrasına
göre cezalandırılmasına karar verilmiş, sanığın eylemi terör suçu sayılarak
3713 sayılı kanunun 5 inci maddesine göre cezası 1/2 oranında
artırılmıştır."
16.
Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
6/9/2013 tarihli ve E.2013/9602, K.2013/10852 sayılı ilamıyla onanmıştır.
17. Onama kararına istinaden düzenlenen 2/1/2014 tarihli müddetname başvurucuya 20/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 12/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314.
maddesi şöyledir:
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı
örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye
olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
20. 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delilleri takdir yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Yüklenen suç, hukuka uygun
bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, yargılama süreci boyunca hukuka aykırı ve keyfî
bir biçimde tutuklu kaldığını, tutuklamanın azami ve makul süreyi geçtiğini,
tahliye taleplerinin basmakalıp gerekçelerle reddedildiğini, hakkında somut bir
delil olmaksızın tanık beyanlarına itibar edilerek karar verildiğini, talep edilmiş
olmasına rağmen tanıkların hiçbirinin sorgulanmasına imkân verilmediğini,
ayrıca tanıkların büyük bir kısmı tarafından lehine beyan verilmesine rağmengerekçeli kararda bunların değil de aleyhe verilen
beyanların hükme esas alındığını, hakkında somut delil olarak ileri sürülen tek
yazılı döküman bulunduğunu ancak bu dokümandaki
kimlik bilgilerinin kendi kimlik bilgileri ile uyuşmadığını, belge üzerinde
hiçbir inceleme yapılmadan sahih olduğu hususunda kanaat getirilerek belgenin
hükme esas alındığını belirterek Anayasa"nın 19. ve 36. maddelerinde belirtilen
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
23. Başvurucu; yargılama süreci boyunca hukuka aykırı ve keyfî
bir biçimde tutuklandığını, tutuklamanın azami ve makul süreyi geçtiğini,
tahliye taleplerinin basmakalıp gerekçelerle reddedildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman
bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı
23/9/2012 tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen
bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman
bakımından Mahkemenin yetkisi dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu,
B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali
Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§
24-29). Bu ilkeler temelinde yapılan değerlendirmede başvurucunun tutukluluk
hâli, nihai kararın verildiği 3/8/2012 tarihinde sona ermiş olduğundan
başvurunun bu kısmının zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Adil Yagılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. TanıkSorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu; yargılandığı davada aleyhinde beyanda bulunan
tanıkların sorgulamasına imkân tanınmadığını, bu şekilde dinlenen tanıkların
beyanlarının hükme esas alındığını, böylelikle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara
ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla
ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın
aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da
aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve
dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı vardır. Sanığın hakkında
gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi,
onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına
sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Ancak
başvurucuların tanıklara soru sorabilmesi, onlarla yüzleşebilmeleri mutlak bir
hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman
başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da
ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya
belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya
sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa"nın 36. maddesindeki güvencelerle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila
Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§
46-67; Levent Yanlık, B. No:
2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44,
45).
27. Sonuç olarak somut bir yargılama öncesinde veya haricinde
elde edilen tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine
zarar verip vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test uygulanmalıdır
(Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik
Krallık [BD], B. No: 26766/05 ve 22228/06, 15/12/2011, § 119; Gabrielyan/Ermenistan,
B. No: 8088/05, 10/4/2012, § 77; Rudnichenko/Ukrayna,
B. No: 2775/07, 11/7/2013, § 103). İlk olarak tanığın mahkemede hazır
edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak ise
okunmasıyla yetinilen ifadenin karara götüren tek ya da belirleyici kanıt
olması hâlinde savunma haklarının adil yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak
ölçüde sınırlandırılıp sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Abdurrahim Balur, B. No:
2013/5467, 7/1/2016, § 80).
28. Yukarıdaki değerlendirme yapılırken "geçerli
neden" şartı, öncelikli olarak gözetilmelidir. Çünkü tek veya yegâne ispat
unsuru olmasa dahi ifadesi hükme esas alınan bir tanığın geçerli bir neden
olmaksızın duruşmada dinlenmemesi tek başına adil yargılanma hakkına aykırılık
oluşturabilir (Al-Khawaja
ve Tahery/Birleşik Krallık, § 120; Gabrielyan/Ermenistan, § 78; Rudnichenko/Ukrayna, §§ 104, 109). Kamu makamları bu
nedenle ifadesi hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır edilmesi
için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır (Abdurrahim Balur, § 81).
29. Diğer yandan kural olarak savcılığın ileri sürdüğü bir
tanığın ifadesinin hükme esas alınması, bu tanığın mahkeme önünde dinlenmesini
ve sorgulanmasını gerektirirse de tanık ifadesinin görülen dava bakımından
"açıkça ilgisiz olması ya da ihtiyaç haricinde kalması" hâlleri saklı
tutulmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 717; Cevat
Soysal/Türkiye, B. No: 17362/03, 23/9/2014, § 77). İddia tanıkları
açısından geçerli olan bu istisnanın doğrudan mahkemenin başvurduğu tanık ve
benzeri kişilere öncelikle uygulanacağının kabulü gerekir (Abdurrahim Balur, § 82).
30. Somut olayda mahkûmiyet gerekçesinde başka soruşturmalar
kapsamında kolluk tarafından ifadesi alınan yirmiyi aşkın kişinin beyanlarına
yer verildiği, bunların büyük çoğunluğunun -bütün çabalara karşın kendilerine
ulaşılamadığı için- kovuşturma evresinde dinlenemediği ve Mahkeme tarafından
istinabe suretiyle dinlenenlerden biri dışında diğerlerinin önceki ifadelerini
kabul etmedikleri görülmektedir. Anılan tanıklardan ayrı olarak beş kişinin
daha istinabe yoluyla dinlendiği ve fotoğraf kullanılarak teşhis yaptırıldığı,
bunlardan da sadece ikisinin başvurucu aleyhine beyanda bulunduğu
anlaşılmaktadır.
31. Başvurucu ve müdafii tarafından,
aleyhte beyanda bulunan tanıklar N. T. ve G. B.nin
huzurda dinlenmesi, tanık M. B.nin ise bazı sorulara
cevap vermesi için bulunduğu yer mahkemesince yeniden dinlenmesi için
taleplerde bulunulduğu anlaşılmıştır. Bunların dışındaki tanıkların
sorgulanması talebini içerir herhangi bir delil dosyada bulunmamaktadır.
32. Başvurucunun huzurda dinlenmesini istediği tanıklardan N. T.,Diyarbakır Ağır Ceza
Mahkemesine verdiği 22/1/2009 tarihli ifadesinde "Mahkemece banan okunan iddianamede adı geçen sanık Egemen Aktaş
isimli şahsı tanımıyorum. Ben bu kişiyi örgütte bulunduğum süre içerisinde
görmedim. Herhangi bir eyleme katılıp katılmadığı konusunda bilgim yoktur."
şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık G. B. ise Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesine
verdiği 24/2/2009 tarihli ifadesinde "[B]en
fotoğrafta bana gösterilen şahsı örgütten tanıyorum. Vedat [V]arto olarak tanıyorum. Kendisinin terör örgütünde üst düzey
göre[v]lerde bulunduğunu
biliyorum. Kendisinin yaptığı eylemler ile ilgili ayrıntılı bilgim yoktur.
Nerelerde örgüt faaliyeti gösterdiğini bilmiyorum." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
33. Somut olayda beyanları hükme esas alınan tanıklardan M.B.nin olaya ilişkin bilgi ve görgüsünün tespiti amacıyla
Muş Ağır Ceza Mahkemesine yazılan istinabe talebinin cevabı, sanığın da hazır
bulunduğu 6/8/2011 tarihli 21. celsede okunmuştur. Başvurucu, istinabe
suretiyle alınan beyanlara bir diyeceğinin olmadığını ancak tanıktan Vedat
Varto"nun kim olduğunu, kendisi olup olmadığının hususunun sorulmasını
istediğini beyan etmiştir. Talep üzerine tanığa ilgili soruların sorulması için
yeniden istinabe talebinde bulunulmuştur. Yargılamanın 11. celsesinde ise
istinabe suretiyle dinlenen tanıklar N.T. ve G.B.nin
beyanlarının çelişkili olduğu belirtilerek bunların huzurda dinlenmeleri talep
edilmiştir. Mahkeme, sonuca etkili olmayacağı ve dosyaya bir yenilik
getirmeyeceği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
34. Başvurucu ve müdafii, beyanları
mahkûmiyet hükmüne esas alınan tanık G.B.nin
beyanlarına itiraz etme imkânından yararlanmış, tanık M.B.nin
ise huzurda dinlenmesini talep etmemiştir. Tanık N.T. ise zaten başvurucuyu
tanımadığını ifade etmiştir. Gerekçeli karar incelendiğinde tanık G.B.nin anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya
belirleyici delil niteliğinde olmadığı, birçok delil yanında anılan beyana da
dayanıldığı görülmektedir. Mahkeme, sanığın örgütle bağlantısını kabul ederek
bu olgunun doğruluğunu araştırmanın kendi ulaşacağı sonucu etkilemeyeceği
kanaatine vardığından tanık G.B.nin ayrıca huzurda
dinlenmesi talebini reddetmiştir. Anılan tanığın huzurda dinlenilmesi talebinin
dosyadaki mevcut deliller dikkate alınarak reddedilmesine ilişkin kararın
yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verilmediği ve gerekçeden
yoksun olduğu söylenemez.
35. Açıklanan nedenlerle sorgulama hakkına yönelik açık bir
ihlal olmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar
36. Başvurucu; hakkında somut delil olarak tek bir yazılı
doküman bulunduğunu ancak bu dokümandaki kimlik bilgilerinin kendi kimlik
bilgileri ile uyuşmadığını, belge üzerinde hiçbir inceleme yapılmadan sahih
olduğu hususunda kanaat getirilerek hükme esas alındığını, delillerin eksik ve
hatalı değerlendirildiğini belirterek beraatı yerine mahkûmiyetine karar
verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
37. Derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
38. Başvurucunun iddialarının esas itibarıyla Mahkemenin
delilleri değerlendirmesinde ve mevzuatı yorumlamasında isabet bulunmadığına
dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
39. Başvurucunun, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler
hakkında bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme ve
kendi delillerini ve iddialarını sunma hususlarında sorunla karşılaştığına dair
bir bulguya rastlanmamıştır.
40. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası
veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adil yagılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
