Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/1719 Esas 2022/3899 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/1719
Karar No: 2022/3899
Karar Tarihi: 18.05.2022

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/1719 Esas 2022/3899 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2022/1719 E.  ,  2022/3899 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suçlar : Hakaret, cinsel taciz, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal
    Suç Tarihleri : 1- Hakaret: 16/09/2013
    2- Cinsel taciz: 02/10/2013
    3- Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal: 08/10/2013
    Hükümler : 1- Cinsel taciz ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraat
    2- Hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 62/1, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet

    Cinsel taciz ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın beraatine, hakaret suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, üst Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Dairemizin 09.12.2020 tarihli tevdii kararı uyarınca; sanık ...’a gerekçeli kararın üst Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesi ile birlikte usulüne uygun olarak tebliğ edildiği belirlenerek yapılan incelemede:
    A) Cinsel taciz ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
    Sanık ...’ın, eski kız arkadaşı olan mağdur ...’ya, 08.09.2013 - 09.10.2013 tarihleri arasında çok sayıda mesaj gönderip, “buda son mesajim ALACAM OLUM SENI :) nah yaptiğini gordum :)” biçimindeki 02.10.2013 tarihli mesajında yer alan “buda son mesajim ALACAM OLUM SENI” ibarelerinden dolayı eyleminin kişilerin huzur ve sükununu bozma değil, cinsel taciz suçunu oluşturduğu; ayrıca, sanığın, mağdur tarafından çekilip, mesaj yoluyla gönderilen pornografik ve erotik görüntülerin ayyuka çıktığına dair öğretmen olan mağdur hakkında başlatılan idari soruşturma kapsamında alınan 08.10.2013 tarihli ifadesi esnasında, mağdura ait olduğunu iddia ettiği iki adet görüntüyü incelemeyi yürüten il eğitim denetmenlerine göstererek görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği iddialarına konu olayda;
    Tarafların uzun süre önce tanışıp, evlilik kararı adıktan sonra 2013 yılının Ekim ayında ayrıldıkları mağdurun beyanlarından da anlaşılmakta olup, 02.10.2013 tarihli mesajda kullanılan ibarelerin tamamı, kendi bağlamı ve ifade ediliş şekli ile beraber dikkate alındığında, sanığın “... Seni alacağım şeklindeki mesajımı da espiri olsun diye göndermiştim, hatta bu mesajda dikkat edilirse oğlum tabiri geçmektedir, kendisi bana bu şekilde hitap ettiği için ona o şekilde mesaj attım. Sonunda şaka olduğu belli olacak şekilde işarette koydum...” biçimindeki savunmasının aksine, mağduru cinsel amaçlı olarak taciz ettiğine ve mağdurun sırf huzur ve sükununu bozmaya yönelik saikle hareket ettiğine dair mahkumiyetine yeter, her türlü derecede şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı,
    Ayrıca, mağdurun; “... Gönül ilişkisi yaşadığımız dönemde Kenan isimli şahsın cep telefonuna müstehcen içerikli şahsıma ait fotoğraf göndermiştim. Ancak bunun dışında herhangi bir video kaydı ya da benzeri bir erotik ve porno içerikli görüntü göndermedim. Bu suretle şahsıma ait bu türlü bir fotoğrafın Kenan’da var olma ihtimali mevcuttur. Ancak Kenan dışında bir başka şahsa yukarıda bahsettiğim müstehcen içerikli fotoğraflarımı göndermem söz konusu değildir. Bu fotoğraflarım bir başka şahısta var ise bu ancak Kenan’in o şahıslara göndermesi ile mümkün olabilir...” biçimindeki beyanı, kovuşturma evresinde tanık olarak beyanı alınan il eğitim denetmenleri Kemal ile Rahman’ın; sanığın elindeki eski bir cep telefonundan çözünürlüğü net olmayıp, kime ait olduğu belirsiz bir çıplak görüntüyü gösterdiğine dair anlatımları ve dosya kapsamına göre; sanığın, mağdura ait olduğunu iddia ettiği iki adet görüntüyü, 08.10.2013 tarihinde ifadesine başvurulması ve mağdur hakkında başlatılan idari soruşturmayla ilgisi bulunması nedeniyle idari soruşturmayı yürüten iki il eğitim denetmeni dışında başka kişi ya da kişilere gösterdiğine dair herhangi bir delil bulunmadığı anlaşıldığından,
    Sanığa yüklenen cinsel taciz ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanık hakkında CMK’nın 223/2-e. maddesi gereğince ayrı ayrı beraat hükümleri kurulmasına ilişkin yerel mahkemenin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, üst Cumhuriyet savcısının suç vasfına, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
    B) Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
    Sanık ... hakkında düzenlenen iddianamenin kapsamına ve dosya içeriğine göre, sanık ...’ın, Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER'e) elektronik ortamda gönderdiği 16.09.2013 tarihli dilekçesinde yer alan; “Kendini çapulcu diye lanse eden Ayça ... isimli öğretmen Türk toplum ve ahlak kurallarını hiçe sayarak iffetsiz bir hayat sürmektedir. Kendisine ait ve kendisinin çekip mesaj yolu ile yolladığı porno ve erotik görüntüleri ayyuka çıkıp elden ele dolaşmaktadır.” ibareleri ile eski kız arkadaşı olan mağdur ...’nın onur, şeref ve saygınlığını rencide etmesi ve dilekçenin gördüğü işlemler karşısında “en az üç kişi ile ihtilat” ögesinin gerçekleşmesi nedeniyle sanığa yüklenen gıyapta hakaret suçunun yasal unsurlarının oluştuğuna dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, üst Cumhuriyet savcısının suç vasfına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Sübutu kabul edilen suçun 28.06.2014 tarihinden önce işlenmiş olması karşısında, 28.06.2014 tarihinden önce işlenen suçlar açısından, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesi ile değişik CMK'nın 231/8. madde ve fıkrasının 2. cümlesinin uygulanamayacağı ve daha önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın yargılama konusu suçla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, “Sanığın Yığılca (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/201 Esas ve 2013/98 Karar sayılı ilamı ile denetim süresine tabi tutulduğu ve mahkememiz dosyasına konu olan suçu denetim süresi içerisinde işlediği anlaşıldığından, CMK’nun 231/8. maddesi gereğince sanık hakkında verilen hükmün açıklanması geri bırakılmamıştır.” biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
    Kabul ve uygulamaya göre de:
    a) Sanığın sübutu kabul edilen hakaret suçunun yasal unsurlarının tarif edildiği TCK'nın 125/2. madde ve fıkrasının, yaptırım yönünden aynı maddenin birinci fıkrasına atıfta bulunmasından dolayı sanık hakkında temel ceza belirlenirken, uygulanan kanun maddesinin, “TCK'nın 125/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 125/1. madde ve fıkrası” şeklinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,
    b) Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen “hakaret” suçuna ilişkin olduğu, hakaret suçu için TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrası yollamasıyla aynı maddenin 1. fıkrasında temel ceza miktarının “üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas - 2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas - 2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
    Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş olup, üst Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Hemen Ara

    Whatsapp ile görüş